Son dönemin dönüp dolaşıp gündeme gelen konusu doksanlar…
Yetmişler, Seksenler derken Doksanlar dahi özlenir oldu, nostalji konusu haline
geldi. Yetmişleri, Seksenleri televizyondan gördüğü halde özleyen ve doksanları
ucundan kıyısından yaşamış bir genç olarak yazmam gerekirse doksanlar bizi biz
yapan değerleri yaşadığımız son yıllardı diyebilirim. Yaşamayanın anlamasının
pek de mümkün olmadığı son dönem, e bunun nesini özlüyorsunuz ki çok sıkıcı
denilebilecek, insanın insan gibi yaşadığı ilişkilere, arkadaşlığa, aileye
gerçekten değer verdiği son dönem…
Doksanlarda çocuk olmak demek cebine konulan harçlık ile
misket almaktı, paran adam akıllı bir dondurma almaya yetmediği için buzdan
meyve suları ile mutlu olabilmekti, mahallede yalnız bir çocuğun topunun olması
ve her halükarda onun istediği kadroyu kurabilmesiydi, bisikleti olan kişinin
kıskanılmasıydı ama ikinci gün arkadaşının zaten seninle bisikletini
paylaşmasıydı doksanlarda çocuk olmak… Futbolcu kartlarıydı, tasolardı
doksanlar kekmek, kekilmekti… Arkadaşının tüm tasolarını aldıysan bir kısmını
ona hibe edip yeniden oynamaya başlamaktı, paylaşmaktı özetle doksanlarda çocuk
olmak… Bir ilkokul bahçesinde sürüklenen kola kutularının seslerini duymaktı…
Mahallede oynarken bir mısırcı yada seyyar bir dönme dolap geldiğinde
şanslıysan "Anne 500 bin atsana" diyebilmekti...
Elektrik kesildiği zaman telefonumu nasıl şarj edeceğim, twittersız
ne yapacağım demek değil de ailem ile salonda oturacağım, muhabbet edeceğim
diye sevinebilmekti doksanlar.
Akşam en iyi ihtimal ile arkadaşımızı arayıp konuşmak değil
de bir apartman girişinde merdivene oturup camdan seni meraklı gözleri ile
arayan annen eve çağırana kadar arkadaşınla sohbet edebilmekti doksanlar…
Doksanlar televizyonda parayı gündeme getiren dizilerin
değil de aileyi, mahalle yaşantısını, insanlığı gösteren özetle Süper
Baba’ların, Kaygısızların, Ferhunde Hanımların, İkinci Bahar’ların yılıydı yer
yatağına yatıp Bir Demet Tiyatro izlemekti ailecek doksanlar…
Doksanlar her telden insanın yaşadığı mahallelerde herkesin
birbirine saygı duyduğuna şahit olmaktı, mahallenin ağabeylerinin mahallesini
koruduğu yıllardı, sepet saldığınızda seslenebileceğiniz bir bakkalınızın
olmasıydı doksanlar, paranız olmasa bile alışveriş yapabilmekti, bir apartmanda
bile samimiyet kuramayan 2010’ların aksine mahallece samimi olmaktı doksanlar…
Üzerinden çok zaman geçmemesine rağmen, çok şeyin değiştiği
anlata anlata bitmeyecek yaşadıysanız eğer yazıda bir çok eksik bulacağınız
yıllar; yetmişlerin, seksenlerin mirası ve milenyumun gelişi ile kendinden pek
de eser bırakmayan yıllar doksanlar…
Sercan İnal
Yayınlandığı Bir Diğer Sayfa
http://blog.milliyet.com.tr/doksanlarda-cocuk-olmak/Blog/?BlogNo=424254
Sercan İnal
Yayınlandığı Bir Diğer Sayfa
http://blog.milliyet.com.tr/doksanlarda-cocuk-olmak/Blog/?BlogNo=424254
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder