Translate

29 Temmuz 2013 Pazartesi

DOKSANLAR

Son dönemin dönüp dolaşıp gündeme gelen konusu doksanlar… Yetmişler, Seksenler derken Doksanlar dahi özlenir oldu, nostalji konusu haline geldi. Yetmişleri, Seksenleri televizyondan gördüğü halde özleyen ve doksanları ucundan kıyısından yaşamış bir genç olarak yazmam gerekirse doksanlar bizi biz yapan değerleri yaşadığımız son yıllardı diyebilirim. Yaşamayanın anlamasının pek de mümkün olmadığı son dönem, e bunun nesini özlüyorsunuz ki çok sıkıcı denilebilecek, insanın insan gibi yaşadığı ilişkilere, arkadaşlığa, aileye gerçekten değer verdiği son dönem…

Doksanlarda çocuk olmak demek cebine konulan harçlık ile misket almaktı, paran adam akıllı bir dondurma almaya yetmediği için buzdan meyve suları ile mutlu olabilmekti, mahallede yalnız bir çocuğun topunun olması ve her halükarda onun istediği kadroyu kurabilmesiydi, bisikleti olan kişinin kıskanılmasıydı ama ikinci gün arkadaşının zaten seninle bisikletini paylaşmasıydı doksanlarda çocuk olmak… Futbolcu kartlarıydı, tasolardı doksanlar kekmek, kekilmekti… Arkadaşının tüm tasolarını aldıysan bir kısmını ona hibe edip yeniden oynamaya başlamaktı, paylaşmaktı özetle doksanlarda çocuk olmak… Bir ilkokul bahçesinde sürüklenen kola kutularının seslerini duymaktı… Mahallede oynarken bir mısırcı yada seyyar bir dönme dolap geldiğinde şanslıysan "Anne 500 bin atsana" diyebilmekti...


Elektrik kesildiği zaman telefonumu nasıl şarj edeceğim, twittersız ne yapacağım demek değil de ailem ile salonda oturacağım, muhabbet edeceğim diye sevinebilmekti doksanlar.
Akşam en iyi ihtimal ile arkadaşımızı arayıp konuşmak değil de bir apartman girişinde merdivene oturup camdan seni meraklı gözleri ile arayan annen eve çağırana kadar arkadaşınla sohbet edebilmekti doksanlar…
Doksanlar televizyonda parayı gündeme getiren dizilerin değil de aileyi, mahalle yaşantısını, insanlığı gösteren özetle Süper Baba’ların, Kaygısızların, Ferhunde Hanımların, İkinci Bahar’ların yılıydı yer yatağına yatıp Bir Demet Tiyatro izlemekti ailecek doksanlar…

Doksanlar her telden insanın yaşadığı mahallelerde herkesin birbirine saygı duyduğuna şahit olmaktı, mahallenin ağabeylerinin mahallesini koruduğu yıllardı, sepet saldığınızda seslenebileceğiniz bir bakkalınızın olmasıydı doksanlar, paranız olmasa bile alışveriş yapabilmekti, bir apartmanda bile samimiyet kuramayan 2010’ların aksine mahallece samimi olmaktı doksanlar…
Üzerinden çok zaman geçmemesine rağmen, çok şeyin değiştiği anlata anlata bitmeyecek yaşadıysanız eğer yazıda bir çok eksik bulacağınız yıllar; yetmişlerin, seksenlerin mirası ve milenyumun gelişi ile kendinden pek de eser bırakmayan yıllar doksanlar…

Sercan İnal

Yayınlandığı Bir Diğer Sayfa
http://blog.milliyet.com.tr/doksanlarda-cocuk-olmak/Blog/?BlogNo=424254

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder