Translate

30 Temmuz 2013 Salı

Hayat Üzerine

Bu yaşta bu bilgi birikim ile belkide haddim olmayarak, hayat, aile, dostluk, aşk üzerine...

İlle de bir şeye benzetecekseniz hayatı bataklığa benzetin mesela, içine gireni yavaşça dibe çeken bir bataklığa… Ve ille de ikiye üçe ayıracaksanız insanları buna göre ayırın; bataklığa girmeden etrafından dolananlar mesela daha başında uzun da olsa bir yolu sırtlamayı göze alanlar ve er yada geç başarıya ulaşacak olanlar, ve bataklığa girerek karşıya geçmeye çalışanlar mesela ama battıklarının farkına erkenden varıp hızlananlar ve sonunda karşıya geçenler, ve elbette bataklığa girdiğinin farkına varsalarda toparlayamayanlar battıkça batanlar elbette birde doğuştan farklı olanlar var yani bir şeyleri geçmek, güçlenmek için bir başkalarının üzerine basanlar güç kaybedenlerden güç kazananlar ki onları anlatmaya gerek yok insanlıklarını bir yerlerde bıraksalarda günümüzde en çok kıskanılanlar da onlar sanırım…

İnsan bir bataklığa girdi mi ya erkenden uyanmalı mevzuyu ve hızlanmalı bir şekilde, kurtarmalı kendini oradan ya da her geçen gün ağırlaştığı ve nefes almakta zorlandığı o bataklıktan bir başkası tarafından uzatılan bir dal sayesinde kurtulmalı.

Aslında hayat yani bu belirsiz bataklık parayı yada statüyü düşünmeye gerek duyulmayacak kadar kısa bir olgu belki bugün öleceksiniz, belki yarın ve tabi belki upuzun bir ömrünüz olacak. Hiç birinin bir garantisi olmadığı gibi hiçbirine göre de yaşamamak gerek keza içlerinden birine şartlandırırsanız kendinizi çıkmaza girdiniz demektir. Ve işte hayatın bu belirsizliği nedeniyle sahip olduğunuza kaybetmemeniz gereken de çok az öğe vardır hepimizin yakinen bildiği ama nedense çok da kolay kaybettiğimiz şeyler bunlar; ailemiz, dostlarımız, aşkımız…

Aile insanın seçimine bırakılmayan ama onu her şeyden daha çok seven, beklentisiz mükemmel bir kavram… Ölene dek sahip olacağınız, kaybetme riskinizin aslında olmadığı tek şey. Sizi her halükarda seven, kendi hayatından ödün veren aslına bakarsanız bizim toplumumuzda direkt olarak sizin için yaşayan tarifi imkansız bir güzellik aile.

Dostluk biraz tesadüfi bir kavram sonuç itibariyle hangi çevrede doğduğunuz, hangi çevrede okuduğunuz yada çalıştığınız bu konuda belirleyici oluyor ama her çevrede, okulda yada işte dostunuz olmayı hak eden insanlar olacaktır burada devreye karşılıklı özveri, beklentisiz yapılan iyilikler ve zor zamanda yanında olmak gibi bir sürü şey giriyor ki tam da bu yüzden dostluk öyle hemen tanımlanabilecek yada hemen karar verilebilecek bir kavram değil bugün dostum dediğiniz bir insan ile yarın merhaba merhaba olabiliyorsunuz fakat yıllar sonra o kişinin gerçek dostunuz olmayacağının da garantisi yok, bu yüzdende onun size gerçekten dost yada sizin ona gerçekten dost olup olamadığınızın kararını çoğu şeyin hakimi zaman veriyor ve dostluğu bu nedenlerle bir sınava benzetecek olursak sınavın ne zaman biteceği de hiç belli olmuyor.

Ve kaderimizin düzgün yazılmasını ümit ettiğimiz bir diğer ve en kaybedilmemesi gereken şey; aşk!
Arkadaşlığın, dostluğun aksine çok daha nadir çıkar karşınıza, ve hatta beklide yalnızca bir defa. Yarın ne olacağınızı bilmediğiniz bu hayatta kaybetmemeniz gereken en önemli şeyde bu yüzden sevginizdir. Dediğim gibi insan doğduğunda bir ailesi vardır bunu seçemez ve ailesine sevgiyle bağlıdır fakat şanslıysa ileride kuracağı ikinci bir ailesi olacaktır ve bunu kendisi seçer. Aile tamamen duygusal bir kavram olduğundan mantık evliliği nedir ne demektir neden yapılır halen anlamış değilim gerçi “halen” diyebilmek için yeteri yaşta da değilim sanırım.

İnsanın kendini görmezden geldiği, kendini değiştirebildiği yeryüzünde insan olduğu günden bu yana var olsa da sırrı halen çözülemeyen tek şey olan aşk hayatın belki de tek anlamı.
Bu hayatta başka ne insana soğuk bir havada üzerine örtmek yerine bir yorgana sarılmasını sağlayabilir, bu hayatta hangi duygu yada madde insana yanında olmayan bir kişinin kokusunu hissettirebilir, yanında olmadığı halde tenine dokundurabilir?
Bilmiyorum aşık oldunuz mu? Yani tüm fizik kurallarını hiçe saydınız mı? Dünyanın aslında kendi ekseni yada güneş etrafında değil de sizin için yalnızca onun etrafında döndüğünün farkına vardınız mı? Bugüne kadar kazandığınız yada kaybettiğiniz şeylerin aslında bir hiç olduğunun farkına vardınız mı? Yada elinize aldığınız dokunduğunuz harcayabildiğiniz somut bir madde olan paranın soyut olan bir duygu karşısındaki hiçliğini fark ettiniz mi yani somut ve soyut sizin için yer değiştirdi mi hiç?

Yarın ne olacağımız belli değilken ve madde aslen bir hiçken duyguların, dostlukların, ailenizin peşine gidin onları kaybederseniz geriye kalan hiçbir şeyin anlamı da kalmaz, ama hiçbir şeyiniz yokken onlar hayatınıza anlam katabilirler…

Bu yüzden duygularını söylemekten çekinen bir toplum olsak da sevdiklerinize gönülden bir Seni Seviyorum demeye çekinmeyin, söylemek için başka vaktiniz olmayabilir…

30.07.2013
Sercan İnal

Yayınlandığı Bir Diğer Sayfa
http://blog.milliyet.com.tr/hayat-uzerine/Blog/?BlogNo=424245

29 Temmuz 2013 Pazartesi

DOKSANLAR

Son dönemin dönüp dolaşıp gündeme gelen konusu doksanlar… Yetmişler, Seksenler derken Doksanlar dahi özlenir oldu, nostalji konusu haline geldi. Yetmişleri, Seksenleri televizyondan gördüğü halde özleyen ve doksanları ucundan kıyısından yaşamış bir genç olarak yazmam gerekirse doksanlar bizi biz yapan değerleri yaşadığımız son yıllardı diyebilirim. Yaşamayanın anlamasının pek de mümkün olmadığı son dönem, e bunun nesini özlüyorsunuz ki çok sıkıcı denilebilecek, insanın insan gibi yaşadığı ilişkilere, arkadaşlığa, aileye gerçekten değer verdiği son dönem…

Doksanlarda çocuk olmak demek cebine konulan harçlık ile misket almaktı, paran adam akıllı bir dondurma almaya yetmediği için buzdan meyve suları ile mutlu olabilmekti, mahallede yalnız bir çocuğun topunun olması ve her halükarda onun istediği kadroyu kurabilmesiydi, bisikleti olan kişinin kıskanılmasıydı ama ikinci gün arkadaşının zaten seninle bisikletini paylaşmasıydı doksanlarda çocuk olmak… Futbolcu kartlarıydı, tasolardı doksanlar kekmek, kekilmekti… Arkadaşının tüm tasolarını aldıysan bir kısmını ona hibe edip yeniden oynamaya başlamaktı, paylaşmaktı özetle doksanlarda çocuk olmak… Bir ilkokul bahçesinde sürüklenen kola kutularının seslerini duymaktı… Mahallede oynarken bir mısırcı yada seyyar bir dönme dolap geldiğinde şanslıysan "Anne 500 bin atsana" diyebilmekti...


Elektrik kesildiği zaman telefonumu nasıl şarj edeceğim, twittersız ne yapacağım demek değil de ailem ile salonda oturacağım, muhabbet edeceğim diye sevinebilmekti doksanlar.
Akşam en iyi ihtimal ile arkadaşımızı arayıp konuşmak değil de bir apartman girişinde merdivene oturup camdan seni meraklı gözleri ile arayan annen eve çağırana kadar arkadaşınla sohbet edebilmekti doksanlar…
Doksanlar televizyonda parayı gündeme getiren dizilerin değil de aileyi, mahalle yaşantısını, insanlığı gösteren özetle Süper Baba’ların, Kaygısızların, Ferhunde Hanımların, İkinci Bahar’ların yılıydı yer yatağına yatıp Bir Demet Tiyatro izlemekti ailecek doksanlar…

Doksanlar her telden insanın yaşadığı mahallelerde herkesin birbirine saygı duyduğuna şahit olmaktı, mahallenin ağabeylerinin mahallesini koruduğu yıllardı, sepet saldığınızda seslenebileceğiniz bir bakkalınızın olmasıydı doksanlar, paranız olmasa bile alışveriş yapabilmekti, bir apartmanda bile samimiyet kuramayan 2010’ların aksine mahallece samimi olmaktı doksanlar…
Üzerinden çok zaman geçmemesine rağmen, çok şeyin değiştiği anlata anlata bitmeyecek yaşadıysanız eğer yazıda bir çok eksik bulacağınız yıllar; yetmişlerin, seksenlerin mirası ve milenyumun gelişi ile kendinden pek de eser bırakmayan yıllar doksanlar…

Sercan İnal

Yayınlandığı Bir Diğer Sayfa
http://blog.milliyet.com.tr/doksanlarda-cocuk-olmak/Blog/?BlogNo=424254

Guineapig

GUINEAPİG
Öncelikle Guineapig nedir? Guineapig bir domuz değildir yada tavşan, sincap ve hamster ile direkt bir bağı yoktur. Başlı başına bir türdür ve kemirgenler sınıfındandır. Bilimsel adı ise Cavia Porcellus’tur. Anavatanı ise Güney Amerika bölgesidir. Özellikte Peru’da çok populerdir ve besin hayvanı olarak kullanılır fakat Amerika ve Avrupa da gayet yaygın bir evcil hayvandır. Ülkemizde ise yeni yeni yayılmaktadır.

Doğdukları zaman gözleri açık ve yürür vaziyet oluyorlar. Annelerini emmelerine rağmen 2. gün dahi ufak ufak yem yemeye başlayabiliyorlar tabi anne ne öğütlerse onu yapıyorlar ki bu onların zararlı besinlerden korunmalarını sağlıyor. Bir haftalık iken hamster boyunda hatta biraz daha iri oluyorlar, erişkin halleri ise normal şartlarda 1-2 kilogram arasında değişiyor.

GENEL YAŞAMA ŞEKİLLERİ
Kendi tecrübeme ve bilimsel özelliklerine dayanarak söyleyebilirim ki tek beslenmemelidirler. Çok sosyal hayvanlar olduklarından ve oyun oynamayı sevdiklerinden olabildiğince büyük bir kafeste beslemek yararlı olacaktır. Ama tek beslenilen Guineapig ile grup halinde beslenen arasında elbette bir evcilleşme farkı oluyor. Çok evcil olsun isteniyorsa tek beslenmeli yada daha özenli davranılmalıdır. Ve tek beslenilen Guineapig ihmal edilmemelidir bolca sevilmeli ve oynanmalıdır. Hamster’larda genelde ele fazla alınmaması ve sevilmemesi tavsiye edilir Guineapig de ise durum tersidir dikkat edilmesi gereken tek nokta çok huysuzlandığında tuvaletinin geldiğidir aman kazalara dikkat : )
Gözlemlediğim en önemli özelliklerinden biri de (doğalarında var) soğuyu az çok tolere etmelerine rağmen sıcakta mayışmaları. Aşırı sıcak havalarda güneş görmeyen bir köşede olabildiğince yayılarak yatıyorlar. O yüzden dikkat edilmesi gerekir çünkü tolere edemeyecekleri denli sıcaklık artışı olursa yem yemeyi de red edip bayılma ihtimalleri oluyormuş henüz böyle bir durum yaşamadım.

Guineapiglerin en önemli özelliklerinden biri ise zorda kalmadıkça ısırmıyor olmaları ki bu zorda kalırlarsa ısırırlar anlamına gelmesin uzun süreli tecrübe sahibi olmama rağmen henüz bir guineapig tarafından ısırılmadım, ancak tüm canlıların türlerinin harici kendi karakterlerinin de olduğu unutulmamalı.

GENEL İHTİYAÇLARI
C vitamini üretemedikleri ve depo edemedikleri için bu konunun üzerinde oldukça hassas durulması gerekiyor. C Vitamini eksikliği bir çok hastalığa davetiye çıkartıyor bunun için yeşillikleri eksik edilmemeli ona dair bir liste internette ulaşabilirsiniz (listeye bakmadan her yeşilliği vermeyin zararlı olabilir) Ben genelde maydanoz, domates(az), kırmızı biber, yeşil köy biberi veriyorum. Arada bir salatalık, marul ve havuç da veriyorum.

Kafeslerinde daima kuru yem bulundurmanız gerektiği gibi sindirim sistemleri ve kısmen kemirme güdüleri için kuru ot da bulundurmanız gerekiyor. Piyasa da birkaç marka bulunuyor kuru ot temin edebileceğiniz. Ama hem kuru ot hemde C vitamini ihtiyaçları için karahindiba da temin edip verebilirsiniz. Benim Guineapigler normal kuru ottan daha az sevmelerine rağmen büyük oranda tüketiyorlar.

SOSYAL GRUPLAŞMA
Yine kendi gözlemlerime dayanarak Guineapiglerde erkekler karşısındakinin cinsiyetini önemsemeksizin ilişkiye girmeyi deniyorlar. Bu konuda diğer kemirgenler gibi biraz arsızlar. Bu açıdan dişi-erkek alındığında dişi doğumu yaptıktan sonra erkeği ayırmak gerekiyor. Çünkü erkek bir süre sonra yavruları anne altından iterek anneyi yeni bir çiftleşmeye zorluyor anne yavrularına bakmayı devam ettirse dahi yeni bir doğum ile kendini epeyce yoruyor. Yabancı kaynaklarda ise bir Guineapig’in sağlıklı olması için ömrü boyunca maksimum 4 kez doğum yapması gerektiği yazıyor. Ayrıca baba Guineapig biraz büyüyen yavrular ile (ve erkek yavrular diğerlerine) çiftleşme gerçekleştirmek istiyor bu ise yavru Guineapig için oldukça tehlikeli çünkü erken evrede hamile kaldığı takdirde ölme ihtimalleri oldukça yüksek aynı şekilde 6ay’a kadar hiç çiftleşmemiş dişilerin hamilelikleri de risk taşıyor. Ayrıca yavrular ile aynı kafeste iken erkek yaptığı oyunlar yada kurlar nedeniyle yavruları ezme ihtimali de taşıyor.

İki dişi Guineapig’i ise aynı kafeste tutmak bir sorun yaratmıyor. Tabi her hayvanın bir karakteri olduğunu unutmamak gerek fakat ben uzun süredir aynı kafeste iki dişi arasında herhangi bir sürtüşmeye rastlamadım. Tabi son kalan yeşilliği birbirlerinin ağızlarından zorla çekip kaçırmalarını saymazsak : )

İki erkek Guineapig ise aynı kafes içerisinde kavga edebilir ve dediğim gibi belli sürelerde birbirleri ile çiftleşme hareketlerinde bulunabilirler. Bunu bir süre gözlemleyerek denemelisiniz iki erkeğin anlaşma ihtimali de var yazıyor benimkiler anlaşamıyor : )

KURU YEM
Guineapiglerde oldukça dertli bir konu çünkü yem seçiyorlar. Öncelikle değinmem gereken nokta yabancı kaynaklarda ve yerli kaynaklarda sıkça belirtilen “ekmek” hususu. Guineapigler ekmek vb ürünleri oldukça seviyorlar fakat sağlıkları için uzun vadede oldukça zararlı olduğuna veterinerler değiniyor yani vermemelisiniz. Sadece otçul hayvanlar oldukları için tüm protein ağırlıklı besinlerden kaçınmalısınız (salam, yumurta, ekmek vb) Özellikle hamster besleyen kişiler hamsterlara verdikleri besinleri Guineapiglerde denememelidirler çünkü Hamsterlar hem etçil hemde otçul hayvanlardır.
Tavşan yeminin de uzun süreli kullanımı Guineapigler için oldukça zararlıdır.

Piyasa da Guineapigler için hazırlanmış yemler bulmak mümkün. Vitakraft, Tropifit, Witte Molen, Versele Laga gibi markalar ülkemizde kolaylıkla bulunabiliyorlar. Bu markaların hepsinde naylon poşet ile paketlenmiş olanları almanızı tavsiye ederim. Karton paketlerde kurtlanma ihtimali daha fazla oluyor. Ayrıca Vitakraft’ın bir çok ödül maması ve krakeri de mevcut.

Ama dediğim gibi yemin içerisindeki bir çok besini yemediklerinden yarısını çöpe atmanız gerekebiliyor. Unutulmaması gereken nokta kafeslerinde sürekli kuru yem bulundurulması gerektiği olmakla beraber yediği içerikleri de içinde bulundurmak. Sürekli bir yeme isteği içinde olabiliyorlar sindirim sistemleri nedeniyle de aç kalmamaları gerek. Bu yüzden ben paket yem ile bazı içerikleri karıştırıyorum. Buna rağmen bir çoğu yenmiyor ama en azından yemliklerinde birden fazla seçenek oluyor ve her Guineapig (her insanda olduğu gibi) aynı şeyleri sevmiyor.

Benim kendi kuru yem içeriğim; 
Birden fazla hazır yem markasına ilaveten;
Sert Buğday: Benimkiler normal buğdayın aksine bunu biraz daha fazla tüketiyorlar. İki tür buğdayı da fazla sevmemelerine rağmen ucuz olması nedeniyle ve zorda kaldıklarında yem kaplarında bir şey olması için yemlerinin içine yarım kilo kadar karıştırıyorum.
Dakato Çekirdek: Bunun ile sürekli olarak beslenmek istediklerini görebiliyorum. Yemliğe yemi koyduğum anda ilk işleri Dakato’ları ayıklamak oluyor ama çok fazla yedikleri takdirde yağlanma problemleri oluyor. Genelde çok fazla kütlelerde yem hazırladığımdan yarım kilo kadar Dakato ekliyorum.
Aspir, Fiğ, Kenevir’i de sitelerde yem hazırlayan arkadaşların tavsiyeleri ile birer avuç (yem miktarına göre 2 avuç) yemlerine ekliyorum. Çok tercih ettikleri besinler değiller üçüde : )
Mısır ise yine yarım kilo civarında ekliyorum. Çok yüzüne bakmasalarda ucuz ve çeşit konusunda iyi oluyor. Yemlerinin içinde kırılmış mısır zaten mevcut onu normaline nazaran daha çok seviyorlar.
Keçi Boynuzu: Keçi boynuzu bazı yem markalarının içeriklerinde zaten var ama yem miktarını epeyce arttırdığımdan 1-2 tane de ben ekliyorum. 1’er cm olarak kırıyorum ki hepsi bir Guineapig’e gitmesin : ) Keçi boynuzu da dikkat edilmesi gereken bir yem çünkü hem şeker oranı yüksek hemde cinsel isteği arttırıyor. Ama şuana kadar yemeyi red edeni görmedim oldukça sevdikleri bir besin.
Yer Fıstığı: Yer fıstığı da 200 gr kadar kabuklu şekilde ekliyorum. Gözlemlediğim kadarıyla bu konuda iki farklı tutum var. İçlerinde kabuğu ile beraber seve seve yiyen de var yüzüne dahi bakmayan da : )
Arpa Kırığı: Bazı yemlerin içerisinde var. Bunu da göz kararı veriyorum. Petshop’da sırf arpa kırığı konulduğunu da gördüğümden biraz çekinmeden koyuyorum. Arpa Kırığını genelde tüketiyorlar başlarda ama sonradan herhalde bıkıp yüzüne bakmıyorlar. O yüzden miktarını ara ara azaltıp arttırıyorum : )
Kuru Bezelye: Yine internetten aldığım tavsiye ile bir miktar ekliyorum, seven de var sevmeyen de : )
Fındık: Az miktarda ekliyorum. Yemedikleri zaman kokusundan canım çekiyor ve uyuz oluyorum ama olsun : )
Dut: Az miktarda ekliyorum benimkiler genelde ret etmiyor ancak az veriyorum.

Bahsi geçen ek maddeleri özellikle güvercin yemi satan yerlerde bulmanız mümkün. Keneviri de güvercinler için olan iri türden tercih edebilirsiniz. Karışık güvercin yemi, tavşan yemi, hamster yemi vb almamanızı yeniden tavsiye ediyorum.

TEMİZLİKLERİ
Kendilerinin koktuklarına henüz hiç şahit olamadım. Kafeslerinde ise talaşlarını temizlediğiniz taktir de bir koku sorunu olmuyor ancak ihmal ettiğiniz zamanlarda evde isyan sesleri başlayabiliyor : ) Tuvalet eğitimi alabilen canlılar olmalarına rağmen ben böyle bir eğitim vermedim fakat 2 dişi Guineapig’im (aynı kafesteler) kafesin köşesinde yemliklerinin yanındaki ikinci bir yemliği tuvalet olarak kullanıyorlar. Bunun artı yönü kafesin diğer kısımlarında koşup oynayıp da taşımadıkları taktirde dışkılarının ve özellikle çişlerinin olmaması. Temizlik esnasında diğerlerinde kafesin alt kısmında az da olsa (temizleme sıklığına bağlı) nemlenme olurken o kafeste tuvaletlerini kabın içine yaptıkları için böyle bir sorun olmuyor ve talaş daha uzun süre temiz ve kokusuz kalıyor. Eksi yönü ise kabın hacmi küçük olduğundan çabuk içine koyduğum talaşın işlevini yitirmesi ve ciddi bir koku probleminin doğması. Günlük olarak 1dk’lık bir temizleme bu sorunun önüne geçer tabi. Alternatif olarak kedilerde kullanılan ve daha fazla emici olan sıkıştırılmış talaşı veya kedi kumunu deneyip buradan paylaşırım. Tabi önce zararlı olup olmadığını araştırmalıyım.

Kendileri kokmadıkları halde yıkayabilir ve tarayabilirsiniz. Dikkat etmeniz gereken üşütmemeleri için iyice kurulamanız. Özellikle kışın aman dikkat. Ben henüz yıkamadık hiç o yüzden pek bir şey söyleyemiyorum.

DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN NOKTALAR
*Yavrularda ve doğum sonrası annede kalsium eksikliği. Bu sorunu bizzat yaşadım bacaklarda tutmama kısmi felç ve ölüm yaşanabiliyor. Ben artık ölür vaziyette 5 yavrunun 3ünü ek bir vitamin ile kurtardım. Bunun nedeni bende annenin üst üste toplam 9 yavru doğurması idi bu yüzden erkeği erken ayırın. Fazla sayıda doğurmasına yapacak bir şey yok tabi…
*C Vitamini eksikliği. Bu bir çok hastalığa davetiye oluyor o yüzden her gün C Vitamini içeren ve yemelerinde sakınca bulunmayan sebze ve meyvelerden verin. 
*Kafeslerinde daima kuru yem bulundurun ve günde 2 kez ekleme yapın çünkü tüm içeriği yemiyorlar ve bu nedenle yemlerinin içerisindeki C Vitamini takviyelerine de çok güvenmeyin.
*Mite denilen ev tozuna karşı hassas olduklarından bulundukları çevrede çok toz olmamasına dikkat edin özellikle bulundukları odada halıyı temiz tutun ve serbest bıraktığınız yerlerin temiz olmasına dikkat edin.
*Bir anda oyun oynamaya koşmaya zıplamaya başladıklarından talaşları etrafa fırlatabiliyorlar onlara biraz tolerans gösterin bunu bilerek alın ve kafeslerinin altının mazgallı olmamasına dikkat edin bu koşuşturma da yara alabilirler.
*Hastalık halinde hemen müdahale edin ve hasta olmamalarına özen gösterin. Hasta olduktan sonra iyileşmekte diğer hayvanlara göre biraz zorlanıyorlar ve veterinerler “kobay” hayvanı olmalarına rağmen Guineapigler hakkında genelde bilgi sahibi olmuyorlar. O yüzden Guineapig almadan önce iyi bir veteriner araştırmanızda da yarar var
*Bizle sürekli olarak ıslık veya davranışları ile iletişim kurmaya çalıştıklarından size karşı yaptıkları bir hareket veya sizi görünce (ses duyunca) çaldıkları ıslıkları kaile alınız.

Kuduz Olurlar Mı?Bu sorunun cevabını kimi kaynak "Guinepigler kuduz olmazlar hatta hiçbir hastalık bulaştırmazlar" şeklinde yazmış olsada detaylı araştırma yapıldığında tüm memeli hayvanlar gibi Guineapig'lerinde bazı hastalıkları barındırabilecekleri ve bulaştırabilecekleri ve hatta kuduz olabildikleri görülüyor. Ancak kuduz olmaları için bu virüsü kapmaları gerekiyor, steril ortamda doğdukları ve yaşadıkları için her hangi bir saldırı olması durumunda ise zaten yaşamlarını sürdürme şansları pek olmadığı için bugüne kadar ülkemizde bir Guineapig kuduz vakkası duyulmamıştır. Yabancı kaynaklar incelendiğinde ise kayda alınan yalnızca 2 vakka vardır ve bu hayvanlar kuduz mikrobunu aldıkları saldırılarda yaşamlarını yitirmişlerdir.

Aşıları Var Mı?
Avrupa'da Guineapig'lere belirli aşılar yapılıyor ancak ülkemizde uygulanan bir aşı takvimleri olduğunu duymadım.

Bir anda ve genel olarak kendi tecrübelerim ile yazdığım için eksik yada yanlış noktalar olabilir. Eksik noktaları buradan sorabilir düzeltilmesi gereken yerleri vurgulayabilirsiniz. Maalesef ülkemizde Guineapig ve benzeri egzotik hayvanlar konusunda yeterli bilgiye ulaşılamıyor.
Yazının bir kopyası 2011 senesinde Akvaryum.com'da yayınlanmıştır.

Sercan İNAL